Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Betimleyici Anlatım Özellikleri:
Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır.
a) Açıklayıcı Betimleme:
Gözle görülenin anlatıldığı betimleme türüdür. Varlıkların ya da kişilerin dış görünüşüyle, olduğu gibi tanıtılması amaçlanır. Gözlem gücünden yararlanılır fakat kişisel yorumlara pek yer verilmez, duygular belirtilmez.
Açıklayıcı Betimlemenin Özellikleri:
Bu yöntemde beş duyudan ve hareket öğesinden yararlanılır. Hareket öğesi öyküleme yönteminin de öğesidir. Betimlemelerdeki hareketler birbirinden kopuktur. Neden-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlanıp bir olaya yol açmaz.
Açıklayıcı Betimleme Örneği:
"...Akdeniz Bölgesi'nin çatısını Toros Dağları oluşturur. Dağlar bazı yerlerde denize çok sokulur; kayalık ve az girintili çıkıntılı bir kıyı üzerinde dikine inerler. Bazı yerlerde ise kıyı çizgisi ile dağ sınırları arasına Adana Ovası gibi geniş düzlükler girer. Bu bölge özelliğini kendine komşu olan ılık denizden alır. Fakat denizin etkisi yüzey şekillerine ve yükseltiye göre değişir..."
b) Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme:
Görsellikten çok, izlenim ve sezginin ağır bastığı betimleme türüdür. Varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları izlenimleri belirtme amaçlanır.İnsanların iç dünyasıyla tanıtıldığı, tavır ve davranışlarının ele alındığı ruhsal betimlemeler de bu türe girer. Özel ayrıntılar üzerinde durulur. Yazar, anlatımına duygu ve yorumlarını da katar. Benzetmelere, yinelemelere, düşsel öğelere ve mecazlı söyleyişlere başvurur.
Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme Özellikleri:
İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar subjektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmaktır.
Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme Örneği:
Mağaranın ağzında büyük ağabeyim elinde kazma, ortanca kürek, küçük olanı da sönük bir gaz lambası ile beklerdi. Mağaranın içi uzun bir dehlize benzer, etrafta birtakım acayip şeyler varmış gibi görünür, durmadan tepeden damla damlar su sızar, yer daima ıslak olurdu. Ben mağaranın kapısı önünde, bir ayağım içerde, bir ayağım dışarda beklerdim. Güneş ağaçlardaki eriklerin üzerine ışıldardı.
Betimleme paragraflarında sadece bir özel konu ve onun ayrıntıları vardır. Ana düşünce söz konusu değildir.
Bir betimlemede olay da varsa, o anlatım yöntemi öyküleme sayılır. Hareketlilik varsa; ancak olay yoksa o zaman anlatım yöntemi betimleme olarak kalır.
Betimleme, ilk kez romantik sanatçılarda ortaya çıkmıştır. Çünkü dünya edebiyatında ilk kez onlar gerçek yaşamı, kişileri ve varlıkları ele alma gereği duymuşlardır. Gerçekleri, göz önüne getirebilmek için farklılıkların, ayırt edici özelliklerin belirtilmesi gerekir. Bu da betimleme türünü doğurmuştur. Romantik betimlemeler, daha çok duygulara dayanır. Olaylar ve kişi davranışlarıyla bağlantısı yok denecek kadar azdır.
Realistlerin betimlemeleri tümüyle gerçektir. Onlar bir düz ayna gibi yansıtırlar her şeyi. Ayna nasıl iyi kötü, güzel çirkin, doğru yanlış her şeyi gösterirse realist betimlemeler de aynen öyle. Bu betimlemelerin olayların gelişimi ve kişilerin karakterlerinin oluşumuyla doğrudan bağlantıları vardır. Realist yapıtlardan betimlemeleri atarsanız geriye hiçbir şey kalmaz.
Öyküleyici Anlatım tekniğine hikâye etme de denir. Olay akışı vardır. Olaylar birbiri üzerine gelişir ve zaman durmadan geçer.
Genellikle haber kipleriyle çekimlenmiş yüklemler kullanılır. ... geldi, ... anlatmış, ... maviydi v.b.
Bu teknikle yazılmış bir parçanın en önemli iki özelliği: Zaman akışının olması ve parçanın bir öyküden veya romandan alınmış izlenimi vermesidir.
Öyküleme yöntemi roman ve öykü gibi olay esaslı türlerde kullanılır. Bu teknik düşünce yazılarında pek görülmez.
Bir durumdan başka bir duruma geçişi, hareketli bir yaşam kesitini bir olaya bağlı olarak anlatma yöntemidir. Öykülemelerde amaç, okuyucuyu olayların içinde yaşatmaktır. Yani okuru, öykünün kahramanlarından biriyle özdeşleştirerek kendini onun yerine koyarak (empati ile) bir görüşü benimsetmektir.
Olay, öykünün belirleyici özelliğidir. Olaysız hiçbir anlatım öykü sayılamaz. Olay; insanların başından geçen, az rastlanan, merak öğesi uyandıran giriş, gelişme (düğüm) ve çözüm bölümleri bulunan anlatımlardır. Günlük konuşmalarımızda "Bak ne oldu..." diye başlayan tüm anlatımlar, güldürücü fıkralar, anekdotlar birer öyküdür.
Öykülerin hemen tamamı konuşmaların arasında anlatılır ve bir örnek niteliği kazanır. Bu nedenle ana düşünce bulunurken: "Bu öykü, hangi iddiayı (savı) inandırıcı kılmaya yarayan örnek olabilir?" sorusuna yanıt aranır.
Öyküleyici Anlatımın Özellikleri
Yani betimlemede belli bir zamanda durur nitelikteki eylem veya varlıklar tanıtılır. Öykülemede ise zaman akış halindedir ve olaylar bu akış içinde verilir. Buna fotoğraf ve film örneğini verebiliriz: Fotoğrafta zaman, olay ve varlıklar donmuş durumdadır. İşte betimleme bu donmuş durumun sözcüklere dökülmüş şeklidir. Oysa filmde zaman, olay ve varlıklar hareket halindedir, işte öyküleme de belli bir zaman aralığında geçen olayları anlatan film gibidir.
Bu metinlerde amaç okuyucuya bilgi vermektir. Genelde öğretici (didaktik) metinlerde bu anlatım türü kullanılır. Onun için makale, eleştiri gibi yazılarda, tarih, coğrafya gibi ders kitaplarında bu teknik kullanılır. Yazar, okuyucunun bilmediğini düşündüğü bilgileri okuyucuya aktarır. Onu bilgilendirir. Yazarda, bu bilgileri ben biliyorum, okuyucu bilmiyor, anlatayım da öğrensin anlayışı vardır.
Klasik paragraflarda yani giriş, gelişme, sonuç cümlelerini içeren paragraflarda bu yönteme başvurulur.
Önce giriş cümlesiyle konu ve bakış açısı verilir, sonra gelişme cümleleriyle yardımcı düşünceler aktarılır ve ana düşünce belirtilir. Paragraflarda ana düşünce genellikle sonda bulunur ilkesine uygun bir anlatım yöntemidir.
Örnek: Teknik, bilimin kristalize olmuş halidir. Yani bilimin araç-gereç ve makineye dönüşmüş halidir. İnsanoğlu onun sayesinde ilkçağların karanlığından sıyrılmıştır. Kendine daha çok zaman ayırıp kültürel yönden olgunlaşmıştır. Birbirini sevmeyi, barış içinde bir arada yasamayı öğrenmiştir.
Bu paragrafın ilk iki cümlesi tanım cümlesidir. Diğerleri açıklama cümleleridir.
Konu: Tekniğin ne olduğu ve insana neler sağladığı
Yard. düşünce: Tekniğin insana zaman kazandırması, kültürel olgunlaşmayı sağlaması
Ana düşünce: Teknik insana birbirini sevmeyi ve barış içinde bir arada yaşamayı öğretmiştir.
Örnek: Divan edebiyatı Arap ve Fars edebiyatının Türk edebiyatındaki uzantısıdır. Hem içerik hem de biçim yönünden tam bir taklittir Divan edebiyatı. İşlenen konulara doğru düzgün bir konu eklenmemiştir. Biçim için de geçerlidir bu. Divan şairi, bu açmazdan kurtulmak için söz oyunlarına başvurmuştur. Bu nedenle Divan edebiyatı bir marifet gösterme edebiyatıdır.
Bu paragrafın konusu ilk cümlede, ana düşüncesi son cümlede bulunmaktadır. Diğerleri yardımcı düşünceleri veren cümlelerdir.
Konu: Divan edebiyatının özellikleri
Yard. düşünce: Divan edebiyatının içerik ve biçim yönünden Arap ve Fars edebiyatlarının tekrarı olduğu
Ana düşünce: Bir taklit olan Divan edebiyatının tek özgün yanı söz sanatlarına sahip olmasıdır.
Birinci cümlede konu, son cümlede ana düşünce verilmiştir.
Örnek: Öykü, boyutu ne olursa olsun, doğaya ve insana özgün bir bakış, özgün bir eleştiridir. Yaşamımıza yeni anlamlar, yöntemler, yorumlar getiren bir yazın sanatıdır. İster içten ister dıştan anlatsın; ister bir kişiyi, ister bir toplum kesitini anlatsın bir öykünün özentisiz, yalın, acık, gerçek, inandırıcı, kısa, vurgulayıcı ve çarpıcı nitelikte olması gerekir.
Birinci cümle konuyu, son cümle ana düşünceyi vermektedir.
Bu açıklama paragrafında da tanımlama dışında başka bir anlatım yöntemi kullanılmamıştır.
Konu: Bir öykünün tanımı ve önemli özellikleri
Yard. düşünce: Öykünün yaşama yeni anlamlar, yöntem ve yorumlar getirmesi.
Ana düşünce: Ne anlatılırsa anlatılsın özentisiz... çarpıcı bir nitelikte olması gerekir.
Örnek: Çocukluğum ve ilk geçliğim, haber saatleri dışında çok az açılan büyük bir radyodan başka lüksü olmayan ahşap bir evde geçti. Oturma odamızda duvarların tek süsü de babamın her yıl aralık ayı başlarında alıp getirdiği takvimlerdi. Üzerindeki resmi en ince ayrıntısına kadar ezberlediğimiz eski takvimin yerine yenisinin asılmasını büyük bir heyecanla beklerdik. Takvim yapraklarını koparmak babamın işiydi ve bunu son derece ciddiyetle yapardı. Takvimler bizim dünyaya açılan pencerelerimizdi.
Görüldüğü gibi bu parçada yazar bizim bilmediğimiz çocukluk anılarından söz ediyor. Daha açık bir ifadeyle yazar bu yazıyı, benim çocukluğumu okuyucu bilmiyor anlatayım da öğrensin diye düşünerek yazmıştır. Yani açıklama tekniğini kullanmıştır.
Tartışmacı anlatım biçiminde düşünceyi geliştirirken ilişki kurma, karşılaştırma, kanıtlama ve tanık gösterme gibi yöntemlerden birine ya da birkaçına başvurulur. Metinlerde birbirine karşıt iki düşünce ele alınabileceği gibi bir düşüncenin iki yönü de ele alınıp işlenebilir. Bir düşüncenin doğrulanması, savunulması ya da bir düşünceye karşı çıkılması amaçlanan metinlerde iki görüş vardır. Bunlar tez ve antitez olarak tanımlanır. Tez, karşı çıkılan görüştür. Antitez ise yazarın bu düşünceye karşı ortaya koyduğu görüştür. Yazar iki görüşü birbirine bağlamak için. “ama, fakat, lakin, ancak, yalnız, oysa” gibi karşıtlık bağlaçlarından faydalanır. Metin savunma amaçlıysa önce savunulan görüş ortaya konur. O hâlde, çünkü, öyleyse gibi destekleme, açıklama bağlaçları kullanılır.
Tartışmacı Anlatım Örneği
Tiyatro mu, yoksa orta oyunu mu üstün? Bence tiyatro orta oyunundan üstün bir sanattır. Orta oyununda sadece güldürü vardır. Amaç seyirciyi sadece güldürmektir. Bu da söz oyunları ile yer yer kaba sözlerle gerçekleştirilir. Seyirci kulağa hoş gelen sözlerle sadece güler, eğlenir. Tiyatro öyle değildir. Çünkü tiyatro çok boyutlu bir sanattır. O kimi zaman güldürür, kimi zaman ağlatır. Güldürürken de ağlatırken de seyirciyi eğitir, ona bir şeyler verir. Çünkü amacı insana bir şeyler katmaktır. Bu da onun orta oyunundan üstün olduğunu göstermektedir.
Bu parçada yazar, tiyatronun ortaoyunundan daha üstün olduğunu anlatırken tartışmacı anlatımdan yararlanmıştır. Yazar, önce kendi görüşünü vermiş, daha sonra da bu görüşü kanıtlayıp düşüncelerini sıralamıştır.
Tartışmacı Anlatımın Özellikleri
Tarih: 2020-06-09 19:46:55 Kategori: Edebiyat
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Anlatım Biçimleri Nelerdir Nedir
1. Betimleme (Betimleyici Anlatım)
Betimleme, sözcüklerle resim çizme işidir. Görme, dokunma, işitme, tatma ve koklama duyularımız aracılığıyla varlıkların niteliklerini, bu varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları izlenimleri belirtmektir. Betimleme, varlıkların belirgin özelliklerini tanıtıp göz önünde canlandırmaktır. Betimleyici anlatımda okuyucunun çeşitli duyularına seslenilerek anlatılan varlıkla ilgili izlenim kazanılması amaçlanır. Betimlemede asıl olan görselliktir. Bu nedenle gözle algılanan renk ve biçim ayrıntılarına büyük yer verilir. Betimlemelerde yazar, nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını, yorumlarını katabilir; düşsel öğelerden de yararlanabilir.Betimleyici Anlatım Özellikleri:
Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır.
- Kişinin iç dünyasını anlatan betimlemelere tahlil (ruhsal portre) denir.
- Kişinin dış görünüşünü anlatan betimlemelere fiziksel (simgesel) betimleme denir.
- Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, şiir gibi türlerde kullanılır.
- Kelimenin yan anlamına ve mecaz anlamlarına yer verilebilir.
- Betimlemelerin iki biçimi söz konusudur: Açıklayıcı Betimleme ve Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme
a) Açıklayıcı Betimleme:
Gözle görülenin anlatıldığı betimleme türüdür. Varlıkların ya da kişilerin dış görünüşüyle, olduğu gibi tanıtılması amaçlanır. Gözlem gücünden yararlanılır fakat kişisel yorumlara pek yer verilmez, duygular belirtilmez.
Açıklayıcı Betimlemenin Özellikleri:
- Bilgi vermek amacıyla yazılır.
- Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
- Ayrıntılar objektif (olduğu gibi)olarak verilir.
- Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
- Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
- Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
- Bu tekniği uygulayan yazarın amacı, okuyucunun görmediği bir görüntüyü, olayı, yeri, okuyucunun kafasında canlandırmaktır. Yazar özellikle görme duyusundan yararlanarak okuyucunun hayalinde sözcüklerle sanki resim yapar. Betimleme özetle, okuyucuya izlenim kazandırmaktır.
Bu yöntemde beş duyudan ve hareket öğesinden yararlanılır. Hareket öğesi öyküleme yönteminin de öğesidir. Betimlemelerdeki hareketler birbirinden kopuktur. Neden-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlanıp bir olaya yol açmaz.
Açıklayıcı Betimleme Örneği:
"...Akdeniz Bölgesi'nin çatısını Toros Dağları oluşturur. Dağlar bazı yerlerde denize çok sokulur; kayalık ve az girintili çıkıntılı bir kıyı üzerinde dikine inerler. Bazı yerlerde ise kıyı çizgisi ile dağ sınırları arasına Adana Ovası gibi geniş düzlükler girer. Bu bölge özelliğini kendine komşu olan ılık denizden alır. Fakat denizin etkisi yüzey şekillerine ve yükseltiye göre değişir..."
b) Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme:
Görsellikten çok, izlenim ve sezginin ağır bastığı betimleme türüdür. Varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları izlenimleri belirtme amaçlanır.İnsanların iç dünyasıyla tanıtıldığı, tavır ve davranışlarının ele alındığı ruhsal betimlemeler de bu türe girer. Özel ayrıntılar üzerinde durulur. Yazar, anlatımına duygu ve yorumlarını da katar. Benzetmelere, yinelemelere, düşsel öğelere ve mecazlı söyleyişlere başvurur.
Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme Özellikleri:
İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar subjektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmaktır.
Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme Örneği:
Mağaranın ağzında büyük ağabeyim elinde kazma, ortanca kürek, küçük olanı da sönük bir gaz lambası ile beklerdi. Mağaranın içi uzun bir dehlize benzer, etrafta birtakım acayip şeyler varmış gibi görünür, durmadan tepeden damla damlar su sızar, yer daima ıslak olurdu. Ben mağaranın kapısı önünde, bir ayağım içerde, bir ayağım dışarda beklerdim. Güneş ağaçlardaki eriklerin üzerine ışıldardı.
Betimleme paragraflarında sadece bir özel konu ve onun ayrıntıları vardır. Ana düşünce söz konusu değildir.
Bir betimlemede olay da varsa, o anlatım yöntemi öyküleme sayılır. Hareketlilik varsa; ancak olay yoksa o zaman anlatım yöntemi betimleme olarak kalır.
Betimleme, ilk kez romantik sanatçılarda ortaya çıkmıştır. Çünkü dünya edebiyatında ilk kez onlar gerçek yaşamı, kişileri ve varlıkları ele alma gereği duymuşlardır. Gerçekleri, göz önüne getirebilmek için farklılıkların, ayırt edici özelliklerin belirtilmesi gerekir. Bu da betimleme türünü doğurmuştur. Romantik betimlemeler, daha çok duygulara dayanır. Olaylar ve kişi davranışlarıyla bağlantısı yok denecek kadar azdır.
Realistlerin betimlemeleri tümüyle gerçektir. Onlar bir düz ayna gibi yansıtırlar her şeyi. Ayna nasıl iyi kötü, güzel çirkin, doğru yanlış her şeyi gösterirse realist betimlemeler de aynen öyle. Bu betimlemelerin olayların gelişimi ve kişilerin karakterlerinin oluşumuyla doğrudan bağlantıları vardır. Realist yapıtlardan betimlemeleri atarsanız geriye hiçbir şey kalmaz.
2. Öyküleme (Öyküleyici Anlatım)
Öyküleyici Anlatım tekniğinde yazarın amacı, okuyucuyu bir olay içinde yaşatmaktır.Öyküleyici Anlatım tekniğine hikâye etme de denir. Olay akışı vardır. Olaylar birbiri üzerine gelişir ve zaman durmadan geçer.
Genellikle haber kipleriyle çekimlenmiş yüklemler kullanılır. ... geldi, ... anlatmış, ... maviydi v.b.
Bu teknikle yazılmış bir parçanın en önemli iki özelliği: Zaman akışının olması ve parçanın bir öyküden veya romandan alınmış izlenimi vermesidir.
Öyküleme yöntemi roman ve öykü gibi olay esaslı türlerde kullanılır. Bu teknik düşünce yazılarında pek görülmez.
Bir durumdan başka bir duruma geçişi, hareketli bir yaşam kesitini bir olaya bağlı olarak anlatma yöntemidir. Öykülemelerde amaç, okuyucuyu olayların içinde yaşatmaktır. Yani okuru, öykünün kahramanlarından biriyle özdeşleştirerek kendini onun yerine koyarak (empati ile) bir görüşü benimsetmektir.
Olay, öykünün belirleyici özelliğidir. Olaysız hiçbir anlatım öykü sayılamaz. Olay; insanların başından geçen, az rastlanan, merak öğesi uyandıran giriş, gelişme (düğüm) ve çözüm bölümleri bulunan anlatımlardır. Günlük konuşmalarımızda "Bak ne oldu..." diye başlayan tüm anlatımlar, güldürücü fıkralar, anekdotlar birer öyküdür.
Öykülerin hemen tamamı konuşmaların arasında anlatılır ve bir örnek niteliği kazanır. Bu nedenle ana düşünce bulunurken: "Bu öykü, hangi iddiayı (savı) inandırıcı kılmaya yarayan örnek olabilir?" sorusuna yanıt aranır.
Öyküleyici Anlatımın Özellikleri
- Olay, kişi, mekân ve zaman ortak öğeleridir.
- Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir.(Anlatıcı olay kahramanlarından biridir)
- Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır.
- Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir.
- Olaylar 3.şahsın ağzından anlatılabilir.(Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır
- Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir.
- Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
- Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır.
- Yaşanmış olaylarda olay zinciri, kurgulanmış olaylarda olay örgüsü vardır.
- Üçüncü şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir.
- Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır.
- Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir.
- Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
Öyküleme ile Betimleme Arasındaki Fark
Öykülemede olaylar, kişi veya kişilerin başından belli bir yerde ve belli bir zamanda geçer. Betimlemede ise zaman akış içinde değildir ve kişi veya kişilerin başından geçen herhangi bir olay söz konusu değildir.Yani betimlemede belli bir zamanda durur nitelikteki eylem veya varlıklar tanıtılır. Öykülemede ise zaman akış halindedir ve olaylar bu akış içinde verilir. Buna fotoğraf ve film örneğini verebiliriz: Fotoğrafta zaman, olay ve varlıklar donmuş durumdadır. İşte betimleme bu donmuş durumun sözcüklere dökülmüş şeklidir. Oysa filmde zaman, olay ve varlıklar hareket halindedir, işte öyküleme de belli bir zaman aralığında geçen olayları anlatan film gibidir.
3. Açıklama (Açıklayıcı Anlatım)
Açıklayıcı anlatım, okuyucunun eksik ya da yanlış bildiği ya da hiç bilmediği bir konuda, ona doğru ve yeni bilgiler sağlamayı ve onu bilgilendirmeyi amaçlayan metinlerde kullanılan anlatım türüdür. Açıklayıcı anlatımda yazar, okuyucuyu bir konu/sorun hakkında aydınlatmayı ve bilgilendirmeyi temel öncelik olarak belirler. Yazdığı metinle bir belirsizliği ortadan kaldırmayı, bir karşıtlığa çözüm getirmeyi, ya da bir sorunu çeşitli açılardan irdelemeyi amaçlar. Bu tür metinlerde genellikle bir konu/sorunla ilgili niçin ve nasıl sorularının cevapları vardır.Açıklayıcı Anlatım (Detay)
Bu metinlerde amaç okuyucuya bilgi vermektir. Genelde öğretici (didaktik) metinlerde bu anlatım türü kullanılır. Onun için makale, eleştiri gibi yazılarda, tarih, coğrafya gibi ders kitaplarında bu teknik kullanılır. Yazar, okuyucunun bilmediğini düşündüğü bilgileri okuyucuya aktarır. Onu bilgilendirir. Yazarda, bu bilgileri ben biliyorum, okuyucu bilmiyor, anlatayım da öğrensin anlayışı vardır.
Klasik paragraflarda yani giriş, gelişme, sonuç cümlelerini içeren paragraflarda bu yönteme başvurulur.
Önce giriş cümlesiyle konu ve bakış açısı verilir, sonra gelişme cümleleriyle yardımcı düşünceler aktarılır ve ana düşünce belirtilir. Paragraflarda ana düşünce genellikle sonda bulunur ilkesine uygun bir anlatım yöntemidir.
Örnek: Teknik, bilimin kristalize olmuş halidir. Yani bilimin araç-gereç ve makineye dönüşmüş halidir. İnsanoğlu onun sayesinde ilkçağların karanlığından sıyrılmıştır. Kendine daha çok zaman ayırıp kültürel yönden olgunlaşmıştır. Birbirini sevmeyi, barış içinde bir arada yasamayı öğrenmiştir.
Bu paragrafın ilk iki cümlesi tanım cümlesidir. Diğerleri açıklama cümleleridir.
Konu: Tekniğin ne olduğu ve insana neler sağladığı
Yard. düşünce: Tekniğin insana zaman kazandırması, kültürel olgunlaşmayı sağlaması
Ana düşünce: Teknik insana birbirini sevmeyi ve barış içinde bir arada yaşamayı öğretmiştir.
Örnek: Divan edebiyatı Arap ve Fars edebiyatının Türk edebiyatındaki uzantısıdır. Hem içerik hem de biçim yönünden tam bir taklittir Divan edebiyatı. İşlenen konulara doğru düzgün bir konu eklenmemiştir. Biçim için de geçerlidir bu. Divan şairi, bu açmazdan kurtulmak için söz oyunlarına başvurmuştur. Bu nedenle Divan edebiyatı bir marifet gösterme edebiyatıdır.
Bu paragrafın konusu ilk cümlede, ana düşüncesi son cümlede bulunmaktadır. Diğerleri yardımcı düşünceleri veren cümlelerdir.
Konu: Divan edebiyatının özellikleri
Yard. düşünce: Divan edebiyatının içerik ve biçim yönünden Arap ve Fars edebiyatlarının tekrarı olduğu
Ana düşünce: Bir taklit olan Divan edebiyatının tek özgün yanı söz sanatlarına sahip olmasıdır.
Birinci cümlede konu, son cümlede ana düşünce verilmiştir.
Örnek: Öykü, boyutu ne olursa olsun, doğaya ve insana özgün bir bakış, özgün bir eleştiridir. Yaşamımıza yeni anlamlar, yöntemler, yorumlar getiren bir yazın sanatıdır. İster içten ister dıştan anlatsın; ister bir kişiyi, ister bir toplum kesitini anlatsın bir öykünün özentisiz, yalın, acık, gerçek, inandırıcı, kısa, vurgulayıcı ve çarpıcı nitelikte olması gerekir.
Birinci cümle konuyu, son cümle ana düşünceyi vermektedir.
Bu açıklama paragrafında da tanımlama dışında başka bir anlatım yöntemi kullanılmamıştır.
Konu: Bir öykünün tanımı ve önemli özellikleri
Yard. düşünce: Öykünün yaşama yeni anlamlar, yöntem ve yorumlar getirmesi.
Ana düşünce: Ne anlatılırsa anlatılsın özentisiz... çarpıcı bir nitelikte olması gerekir.
Örnek: Çocukluğum ve ilk geçliğim, haber saatleri dışında çok az açılan büyük bir radyodan başka lüksü olmayan ahşap bir evde geçti. Oturma odamızda duvarların tek süsü de babamın her yıl aralık ayı başlarında alıp getirdiği takvimlerdi. Üzerindeki resmi en ince ayrıntısına kadar ezberlediğimiz eski takvimin yerine yenisinin asılmasını büyük bir heyecanla beklerdik. Takvim yapraklarını koparmak babamın işiydi ve bunu son derece ciddiyetle yapardı. Takvimler bizim dünyaya açılan pencerelerimizdi.
Görüldüğü gibi bu parçada yazar bizim bilmediğimiz çocukluk anılarından söz ediyor. Daha açık bir ifadeyle yazar bu yazıyı, benim çocukluğumu okuyucu bilmiyor anlatayım da öğrensin diye düşünerek yazmıştır. Yani açıklama tekniğini kullanmıştır.
4. Tartışma (Tartışmacı Anlatım)
Tartışmacı anlatımda düşünce ve kanıları değiştirmek söz konusudur. Anlatıcı öne sürülen düşünce, duygu ve kanılara katılmıyorsa onları inceler, değiştirmek ister. Karşı çıkış, değiştirmek isteyiş, değiştirmek istediklerinin yerine ileri süreceği görüşler yeni bir anlatım biçimini gerektirir.Tartışmacı anlatım biçiminde düşünceyi geliştirirken ilişki kurma, karşılaştırma, kanıtlama ve tanık gösterme gibi yöntemlerden birine ya da birkaçına başvurulur. Metinlerde birbirine karşıt iki düşünce ele alınabileceği gibi bir düşüncenin iki yönü de ele alınıp işlenebilir. Bir düşüncenin doğrulanması, savunulması ya da bir düşünceye karşı çıkılması amaçlanan metinlerde iki görüş vardır. Bunlar tez ve antitez olarak tanımlanır. Tez, karşı çıkılan görüştür. Antitez ise yazarın bu düşünceye karşı ortaya koyduğu görüştür. Yazar iki görüşü birbirine bağlamak için. “ama, fakat, lakin, ancak, yalnız, oysa” gibi karşıtlık bağlaçlarından faydalanır. Metin savunma amaçlıysa önce savunulan görüş ortaya konur. O hâlde, çünkü, öyleyse gibi destekleme, açıklama bağlaçları kullanılır.
Tartışmacı Anlatım Örneği
Tiyatro mu, yoksa orta oyunu mu üstün? Bence tiyatro orta oyunundan üstün bir sanattır. Orta oyununda sadece güldürü vardır. Amaç seyirciyi sadece güldürmektir. Bu da söz oyunları ile yer yer kaba sözlerle gerçekleştirilir. Seyirci kulağa hoş gelen sözlerle sadece güler, eğlenir. Tiyatro öyle değildir. Çünkü tiyatro çok boyutlu bir sanattır. O kimi zaman güldürür, kimi zaman ağlatır. Güldürürken de ağlatırken de seyirciyi eğitir, ona bir şeyler verir. Çünkü amacı insana bir şeyler katmaktır. Bu da onun orta oyunundan üstün olduğunu göstermektedir.
Bu parçada yazar, tiyatronun ortaoyunundan daha üstün olduğunu anlatırken tartışmacı anlatımdan yararlanmıştır. Yazar, önce kendi görüşünü vermiş, daha sonra da bu görüşü kanıtlayıp düşüncelerini sıralamıştır.
Tartışmacı Anlatımın Özellikleri
- Dil, “göndergesel” işlevde kullanılır.
- Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
- Tartışmacı anlatımda okurla sohbet ediyormuş gibi bir dil kullanılır. Yazar düşüncelerini soru cevaplarla ortaya koymaya çalışır.
- Açıklayıcı anlatımda bir düşünce verilir. Tartışmacı anlatımda ise düşünceye okurun inandırılmasına çalışılır.
- Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
- Gereksiz ifadelere yer verilmez.
- Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
- Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
- Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir.
- İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir.
- Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi öğretici metinlerde kullanılır.
- Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir.
- Eleştirici bir bakış açısı kullanılır.
Tarih: 2020-06-09 19:46:55 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx